Kızıl Şehir Marakeş

Bizde Fas, Avrupalılarda Marok

Osmanlıların ulaşamadığı tek Kuzey Afrika ülkesi olduğundan mıdır bilinmez hep magrip yani batıdaki memleket olmuş. Yerel adı Al Mamlakah al Maghribiyah ya da kısaca Al Maghrib.  

MarakechNüfusun büyük bölümünü berberiler oluşturuyor. Berberilerin 2500 yıl önce Kafkasyadan göçtüğü biliniyor. Ana dil arapça ve halkın hemen hepsi müslüman olmasına karşın, diğer Kuzey Afrika ülkelerindeki gibi araplaşmamışlar. Bir parlemento var ama kral her türlü yetkiye sahip. Buna rağmen oldukça batılı ve modern bir yönetim olduğu anlaşılıyor.

Her Şehrin Rengi Var
En etkileyici şehir, ilk başkent Marakeş. Adım attığınız andan itibaren büyücülerin, yılan oynatıcılarının bu kızıl şehri insanı büyülüyor. Hemen hemen hiç yüksek bina yok. Bizim alıştığımızın tersine kalın köşeli kulelere banzayan minareleri ile camiler her yerden seçiliyor.  Camilerse kubbesiz yani çatılı. Ama en önemlisi tüm binalar, hatta şehri çevreleyen surlar bile yavruağzı renginde. Özellikle akşam güneş batarken tüm binaları da kızıla boyuyor. Bu renk bölgede demir bakımından zengin topraktan kaynaklanıyor. Eski binalar ve surlar samanla sıkıştırılmış topraktan yapılmış.
Marakeş dümdüz bir alanda kurulu, merkezinde 65 m.lik minaresiyle Koutubiye Camii ve hemen yakınında da Jemaa El Fna meydanı bulunuyor. Meydanın yanında ise eski şehir anlamına gelen “medina”. İşte renklerin, seslerin ve hayatın birbirine karıştığı yer de burası.
Meydan akşama doğru hareketleniyor. Akrobatlar, yılan ve maymun oynatıcılar, hikaye anlatıcıları, çalgıcılar ne ararsan mevcut. Falcılar ve kadınların ellerine kına ile dövme yapanlarda var. Bir bölümünde ise seyyar lokantalar kuruluyor. Geleneksel yemekleri “tajin” de var, salyangoz da. Tabi hijyen falan hak getire.
Medina’ya dalmak, rengarenk bir karmaşada kaybolmakla aynı anlama geliyor. Gerçekten kaybolmak çok kolay. Daracık sokaklarda kalabalığın arasında yürümek çok zorsa da  bisiklet ve mobiletçiler hallerinden memnun görünüyorlar.
Erkekler genellikle kapşonu sivri kukuletalı uzun, cübbeye benzer bişey giyiyorlar. Bordo,
yeşil, deve tüyü renginde… Bu onları soğuktan ve güneşten koruyormuş. Aynı giysinin kadınlar için olanı da var. “Souk” denen dükkanlar bizim kapalı çarşı benzeri. Sokaklara dalınca sanki her köşede Ali Baba ve kırk haramilerle burun buruna gelinecekmiş gibi.
Bu bölgede hemen hemen herkes turistlere birşeyler satmak istiyor. Hiçbir şey satamayanlar da para istiyor. Halk genellikle fotoğraflarının çekilmesini istemese de, burada fotoğraf makinasına dokunduğunu görenler hemen gelip para istiyor. Meydandaki tüm gösteriler de turistlerden para toplamanın bir yolu.

 

Slide Show için lütfen tıklayınız