Kategori Arşivi Transit Geçtiklerimiz

İki Kilise Üstüste

Samatya Ayios Minas KilisesiSamatya’da ana cadde üzerinde 1830’larda yapılmış bir kilise Ayios Minas Kilisesi. Bu kilisenin altında, bilmeyenlerin farketmesi imkansız olarak yolla aynı seviyede bulunan eski bir bizans kilisesi kalıntısı daha bulunmakta. Kalıntı, halihazırda bir atolye olarak kullanılıyor. Daha önce kömürcü, tamir atölyesi olarak da kullanılmış. En son çelik kapıcı idi. . Kilisenin ambulatuarının küçük bir kısmı ise bitişikteki kahvenin içinde kalıyor. 4.ve 5.yüzyıldan kalma olan, dolayısıyla şehrin belkide en eski kilisesi olan yapının Ayii Karpos ke Papylos Martirion’u olduğu saptanmış. Adı, zamanla karıştırılarak, (Rumlar arasında) “Polykarpos” haline de gelmiş.

Kilise özel mülk, kiracıların ifadelerine göre eski Türkçe yazılı ve tuğralı tapular varmış. Murat Belge’nin değerlendirmesine gore Bu el değiştirme herhalde oldukça eskilerde gerçekleşmiş ve yukarıdaki Ayios Minas’ın yapılması izni belki de bu tuhaflığı telafi etmek için verilmiş. Böylece, bir kilisenin kubbesi üstünde bir başka kilise inşa edilmiş oluyor.

Alman Çeşmesi

Alman ÇesmesiAlman Çeşmesi, diğer meydan çeşmelerinden farklı görünümüyle Sultanahmet Meydanı’nda yer almakta. Bu alanda eskiden hipodrom varmış, çeşme de onun kuzey ucunda.

Çeşme,Bağdat-İstanbul demiryolunun Almanlar tarafından yapıldığı yıllarda, Alman İmparatoru II.Wilhelm tarafından, II.Abdülhamit ile aralarındaki dostluğun bir simgesi olarak armağan edilmiş. 1898’in yaz aylarında yapımına başlanan çeşmenin, II.Abdülhamit’in 25.culüs (tahta çıkma yıdönümü) törenlerinde (1 Eylül 1900) açılması planlanmış, ancak yetişmeyince, 27 Ocak 1901 (II.Wilhelm’in yaşgünü) tarihinde açılmış.

Sekizgen planlı olan çeşmenin planı, Kayser II.Wilhelm’in özel danışmanı mimar Spitta tarafından çizilmiş. Değerli taşlarla süslenen metal çatısı ve mermer parçaları, İstanbul’a gemiyle getirilmiş ve burada birleştirilmiş.Çeşme daha çok Alman neo rönesansı denilebilecek “rundbogenstil” çizgisindedir.   

Arap Camii

Arap CamiiKaraköy Perşembepazarı’nda Galata Mahkemesi sokağından girince karşımıza çıkan, çan kulesine benzeyen minaresinin üzeri külahlı yapıdır.

Karaköy Perşembepazarı’nda Galata Mahkemesi sokağından girince karşımıza çıkan, çan kulesine benzeyen minaresinin üzeri külahlı yapıdır.Halk arasında; 8.yüzyılda Arapların şehri kuşattıkları sıralarda arap komutanı Mesleme bin Abdülmelik tarafından yaptırıldığına inanılıyor. Halbuki, hem binanın latin etkileri olan gotik tarzdaki yapısı, hem de Bizans Sanatı uzmanı Prof.Dr.Semavi Eyice’nin de savunduğu gibi Arapların kuşatma sırasında Galata’yı hiç alamamış olmaları, binanın aslında eski bir kilise olduğunu daha fazla düşündürüyor.

Cenevizliler, Galata’yı koloni haline getirdikleri 13.yüzyılda, Aziz Dominik  adına bir katedral olarak yaptırmış olmalılar. Nitekim, 1913 yılında yapılan tamiratta, zeminden kitabeli ve armalı latin mezar taşları çıkmış ve Arkeoloji Müzesi’ne taşınmıştır.1475 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülen yapının adının, 1492 yılında Endülüs’ten göçeden Arapların cami etrafında yerleşmelerinden geldiği düşünülüyor.

Beş bin kişilik kapasitesi olduğı söylenen caminin geniş avlusunun ortasında, II.Mahmut’un kızı Adile Sultan’ın yaptırdığı bir şadırvan bulunmakta. Avluya bakan duvara bitişik türbenin ise Mesleme bin Abdülmelik’e ait olduğuna inanılıyor. 

Anemas Zindanı

Anemas ZindanıAnemas Zindanı: Adını Bizans İmparatorluğu’nun Arap bir komutanından almış olduğu söylenen zindan surların, Haliç kıyısında bitipte Topkapı’ya döndüğü yerde bulunur. Arap idaresindeki Girit’i uzun süre savunan Abdülaziz el-Kuturbi Kandiya’nın düşmesi üzerine esir düşmüş ve getirildiği Byzantion’da Hristiyanlığı kabul etmiştir. Oğulları ise Bizansın komutanları olmuştur. Yüksek rütbeli bir asker olan Mihael Anemas İmparator Kommenos’un devrilmesi komplosuna karışınca yakalanarak gözlerine mil çekilme cezasına çarptırılmıştır. Ancak kendisine ilgi duyan Kommenos’un kızı Anna Komnena onun kör edilmesini engelleyerek, bir kuleye kapatılmasını sağlamıştır.  

Burası "karaoğlan” ve “malkoçoğlu” benzeri türk filmlerinin de değişmez mekanı olmuştur. Üzerinde İvaz Efendi Cami’nin bulunduğu terastan dört köşe bir çukurdan merdivenle inilen ve 3 katlı olduğu anlaşılan yapı, dışarıdan surların bir parçası gibi görülmekte. Ben gezdiğimde içerisi karalık ve hiç de güvenli değildi. Özellikle rehberlik yapan mahallenin gençleri. Ama sanırım yakın bir zamanda bir restorasyon geçirdi. Umarım düzelmiştir.

Dönerek inen bir koridordan geçilip, etrafında kemerli kapılarıyla yanyana dizilen hücreler bulunan 60-70 metrelik başka bir koridora giriliyor. Korkunç bir labirent gibi. Surlardaki İsaak Angelos Kulesi’nin yanındaki Anemas Kulesi’ne de zindandan girip üst katlara tırmanmak mümkün.

Frej (Freige) Apartmanı

Frej ApartmanıOsmanlıların son zamanlarında, ilk bankaların görkemli merkez binalarına mekan olan, eski adıyla Voyvoda, yeni adıyla Bankalar Caddesi İstanbul’un belkide en kozmopolit yapıya sahip bölgesi Galata’da, Şişhane’den Karaköy’e uzanır. Caddenin Şişhane tarafındaki ucunda yeralan Frej (Freige) Apartmanı’nın sahipleri, Pera (Galata) halkının olağanüstü heterojen yapısını anlamak için iyi bir fikir verir:

Frej Ailesi, Lübnanlı Hristiyan Arap ve muhtemelen Maruni. Ama ailenin büyüğü Selim Hanna Frej’in babası Arap, annesi ise Amerikalı. Karısı Pauline de İstanbul’un İtalyan karışımı Levanten Ailesi, Glavani’lerin kızı.

Bina mimarisi de bir o kadar karışık unsurlardan oluşuyor. Her katın düzenlenişi farklı, heykeller, kemerler, sütunlar, yuvarlak yüzeyler, herşey var…

Saliha Sultan Sebili

Saliha Sultan SebiliSaliha Sultan Sebili : Perşembe Pazarı’ndan Kasımpaşa’ya doğru giderken, solda Unkapanı köprüsünün ayağında gösterişli bir çeşme var. I.Mahmut zamanında Ä°stanbul’un su tesisatı geliştirilmiş, Beyoğlu tarafının suyu da bu dönemde esaslı olarak sağlanmıştır. Ortasında bir çeşme, yanlarda iki sebil bulunmakta. Diğer meydan çeşmelerinden farklı olarak beşgen bir planı var. Ön tarafının çok süslü arka tarafının sade olması bir zamanlar köşe çeşmesi olabileceği düşüncesini uyandırıyor. Hikaye’ye göre fakir bir ailenin kızı, küçük bir çeşmeden su doldururken testisini kırmış.Oradan geçmekte olan IV.Mehmet’in karısı Rabia Gülnuş Valide Sultan, ağlamakta olan küçük kızı görmüş ve testinin parasını vermek istemiş. Ancak kız testiye değil, böyle bir işi beceremediğine ağladığını söyleyince, çok hoşuna gitmiş ve onu saraya aldırmış. Eğitimi ve terbiyesiyle ilgilenmiş. Büyüyünce de kızkardeşinin oğlu II.Mustafa ile evlendirmiş. O da buraya şanına uygun bir çeşme yaptırmak istemiş. Ancak birtürlü bitirilemeyen çeşme, oğlu I.Mahmut tahta geçtikten sonra (1732-1733) Kayserili Mustafa Ağa’ya yeniden yaptırılmış.